Kızıl Hamlet, Alexander Bogdanov’un düşüşü ve yükselişi

Örsan Şenalp, 17 Mayıs 2019

Kendini Marksist olarak tanamlayan bir çok düşünür, yazar veya militan, genellikle Lenin’in hışmına uğramış isimleri öğrenmekle veya bunların yazdıklarını okuyarak zaman kaybetmek istemez. Bunun nedeni açıktır. Rus Devrimi sonrasında Lenin’in Marksizm versiyonunu, Marx’ın düşüncesini pratiğe geçirmiş olandır. Bundan dolayı onu felsefi ve bilimsel anlamda en iyi anlayan ve belki de aşan yorum varsa eğer bu onunki olmalıdır. Haliyle onun eleştirdiği diğerleri de geçersiz olmalıdır. Her şekilde Rus Devriminin gerçekleşmesi, kendisini Kautsky ve Plehanov’un Marksizmini aşan o konuma yerleştiren Lenin’in Marksizm anlayışının da en doğru ve otorite konuma ulaşan versiyon oluğunu iddia etmeye olanaklı bir ortam yarattı. Yani Gramsci’nin daha sonra geliştirdiği anlamında sol üzerinde bir hegemonya kurmaya. Böylece Lenin’in Marksizmi aynı zamanda onun liderlik otoritesinin de doğal kaynağı olarak kabul görerek Sovyetler Birliği Komünist Partisi (Bolşevik) çatısı altında kurumsallaşmıştır. Lenin’in Kautsky ve Plehanov’a devrimden önce gerçekleştirdiği şiddetli eleştiri, devrimden sonra (1917-1925 arası) kollektif bir şekilde, parti politikası olarak ve Komintern eliyle ulusal ve uluslararası alanda en geçerli Marksizm olarak ‘Leninizmin’ adı altında doktrinerleştirilmiştir. Daha sonra Trotsky, Zinovyev, Kamenev ve diğerleri, ve hatta Buharin’in kendisi de, bu doktrinerleştirme sürecinde rol alarak Lenin’den sonra Leninizm’in varisi olmaya aday birer fraksiyona dönüşecektir. Fakat bu süreci Stalin’in 1935 tarihli The Short Course (Parti Tarihi Hakkında Kısa Kurs) kitabı noktalamış, bu kitapla Stalin Leninizmin Marx’ı da aşan bir doktrin olduğunu ilan ederek Stalinizmin de zamanı gelince Leninizm’in yerine geçebilmesine zemin hazırlamıştır. Böylelikle Marx-Engels-Kautsky-Plekhanov ve Lenin çizgisi, Stalin’in bu kitabıyla dogmatik ve skolastik bir Marksizm düşüncesine dönüştürülmüş ve dondurulmuştur.      

Lenin’nin eleştirel oklarına hedef olup daha sonra Marksist düşünce ve politika alanından dışlanan veya Ortodoks Marksizm kilisesinden aforoz edilenler arasında en yaygın olarak bilinenler yine sırasıyla Kautsky, Plehanov ve Bukharin’in isimleridir. Bunların aksine 1930-1950 arasını kapsayan Stalinist dönem sonrasında yeniden hatırlanması ve keşfedilmesi en uzun süreyle geciken isim ise Alexander Bogdanov olmuştur ve bunun bir nedeni vardır. Aşağıda bu neden üzerinde durmadan önce şunu hatırlatmak istiyorum ki Bogdanov’un tekrar keşfi zamanlama olarak Gramsci’nin yeniden keşfiye (Hapishane Defterleri’nin ortaya çıkmasıyla) örtüşür. Unutluşunun nedeni Bogdanov gibi Lenin’in gazabı değil de Mussolini’nin zindanları olan Gramsci Hapishane Defterleri’nin İngizlice çevirilerinin yapılması ile 1970’lerden itibaren dünya çapında tanınırlık kazanmış ve 20. Yüzyıl’ın en önemli düşünürleri arasına girmiştir. Buna karşın Bogdanov’un, Lenin ve Plehanov karşı duran ve Gramsci’yi de derinden etkileyen düşüncesi ancak günümüzde, o da kısıtlı olarak gün ışığına çıkabilmiştir. Lenin’in Bogdanov’a karşı olan hasmaniyetinin yaptığı etkiyi Gramsci’nin 1922-1924 yıllarında Moskova’da Bogdanov’un Kızıl Yıldız romanını gizlice, sevgilisi ve daha sonra karısı olacak olan Julia Schucht ile beraber İtalyanca’ya çevirişinin hikayesinde görebiliyoruz (Ghetti, 2016). Gramsci Julia’ya gönderdiği notta, 1923 Eylül’ünde Bogdanov’un parti ve devrim karşıtı aktivitelerde bulunma suçlaması ile tutuklanmasına atıfla, artık kendisinin de bir karşı devrimci olduğunu hicvetmektedir. Gramsci bu hicvi yaparken o sırada henüz tamamladıkları anlaşılan Kızıl Yıldız romanının çevirisine gönderme yapar. Bu notu kendisinin Bogdanov’un fikirlerini yakından takip ettiğinin gizli kalmış bir kanıtı olarak okuyabileceğimiz Gramsci, biliyoruz ki 1919’da L’Ordine Nouvo’da yayınlanmak üzere Bogdanov’un devrimci sanat üzerine yazdığı iki makalesini İtalyanca’ya çevirmiş ve bunları yayınlamıştı. Kızıl Yıldız’ın Gramsci ve Juila trafından yapılan çevirisiyse, Gramsci metni yine gizlice Rusya’dan çıkarmaya çalışmışsa bile, İtalya’ya dönüşünde hapse atılması ve bunu takiben İtalyan Komünist Partisi’nin kontrolünün Stalin’in desteklediği Togliatti’ye geçmesiyle ortadan kaybolmuş ve asla yayınlanamamıştır. Bunun dışında biliyoruz ki 1921 yılında Gramsci ve yoldaşları, Moskova’da 1917 Ekim devriminden bir hafta önce Bogdanov ve Lunacharsky önderliğinde kurulan Proleter Kültür organizasyonunun İtalya şubesini Turin şehrinde açmışlardı. Noemi Ghetti’nin tesedüfen gün ışığına çıkan Gramsci’nin bu notlarından derlediği bilgiler ışığında yeniden değerlendirebiliyoruz ki Gramsci’nin ideoloji, kültür ve kültürel hegemonya konularındaki orjinal düşünceleri Bogdanov tarafından 1900’lerin başında dile getirilen ve 1910’larda geliştirilen düşünceler ile neredeyse bire bir paralellik göstermektedir. Yani Bogdanov’un düşüncesinin Gramsci’nin öncüsü olduğunu görmek artık mümkündür. Gramsci’nin düşüncelerinin savaş sonrası dönemde marksizm ve eleştirel toplumsal düşünce tartılmaları üzerinde yaptığı etkiyi göz önüne aldığımızda, onu derinden etkileyen Bogdanov’un çalışmalarının 1900-1920 yılları arasında devrim Rusya’sında gerçekleşen belki de en önemli ve en zengin Marksizm içi tartışma ile beraber unutulmuş olmasının ne anlama geldiğini daha iyi anlaşılabilir.

Ne Bogdanov adının ve düşüncesinin başına gelenler ne de Lenin’in Bogdanov’a karşı husumeti sadece onun en şiddetli Lenin eleştirmenlerinden biri olmasıyla ilgili değildir. 1903-1904 sürecinde Menşevik-Bolşevik ayrımında Lenin ile beraber Bolşevik grubun en önemli ismi olan Bogdanov, aynı zamanda 1905’de Lenin sürgündeyken, St. Petersburg merkezli olmak üzere tüm Rusya’da Bolşevik kanadın çalışmalarını da yürüten isim olmuştur. Yani, 1905 devrimi sırasında Bolşevik hareketin kontrolü pratikte Bogdanov’un elindedir. Bu gerçek inanılmaz şekilde Sovyet döneminde yazılan 1905 Devirm tarihi çalışmalarından neredeyse tamamen silinmiştir. Bunun yanında, Lenin’in temsil ettiği otoriter-liderlik pratiğine karşı duran, politik pratik ile derin bir felsefi ve bilimsel birikimi sentezleyen Bogdanov, felsefe alanında da Menşevik kanadın liderleri, Plehanov ve en başta Axelrod – Ortodoks olmak üzere onun takipçileriyle, şiddetli bir polemik yürütmektedir. Yani bir yandan Bolşevizmin Rusya içindeki önderi konumundadır diğer yandan da anti-Plehanovcu bir Marksizm inşa etmektedir. Böylece aslında topyekün Bolşevizmi temsil etmeye aday bir lider olarak yüksemektedir. Bu durum Bogdanov’u Lenin’in gözünde açık bir tehdit haline getirmiştir. 1905’i izleyen baskı ve gerileme sürecinde, kurulacak Devlet Dumasına parti temsilcilerinin (RSDLP) katılıp katılmaması hakkında yapılan tartışmada Lenin, Bogdanov’un önerdiği boykot konumu arkasında birleşen tüm diğer Bolşevikler’i karşısına alır ve Menşevik kanat ile yan yana durarak Duma’ya katılımı savur. Böyle bir manevra açıktır ki Lenin’in Bolşevik liderlik için Bogdanov’u açıkça rakip olarak ilan etmesi ve ona rest çekmesi anlamındadır. O yıllarda Lenin, daha sonra dönek ve şövenist olarak saldıracağı Plekhanov’u ‘Rus Marksizminin Babası’ ve kendi ideolojik hamisi olarak kabul etmekteydi. Bogdanov ise, yukarıda değinildiği gibi, Plekhanov çizgisini Rus Marksizmi okullarından sadece bir tanesi olarak görüyor ve eleştiriyordu. Rus Marksizmi okullarından diğer bir tanesi de kendisi ve yoldaşlarından oluşan eleştirel çizgisiydi. Bu grupta Bogdanov dışında Gorki, Lunacharsky ve Bazarov gibi, Boşevik kanat içinde veya onu destekleyen etkili isimler bulunuyordu. Plekhanov’un Bogdanov ile girdiği polemikten yenilerek çıkması, onu kendi teorik babası ve Bogdanov’u da en ciddi rakibi olarak gören Lenin için alarm zillerinin çaldığı an olmuş olmalı. Zira Lenin’in Bogdanov’u ilk önce politik alandan daha sonra da tarih sahnesinden silecek ve Lenin’in ölümüne kadar sürdüreceği saldırıları tam da 1907-1908 itibariyle başlayacaktır. Bu yıllarda yazdığı ve yayınladığı fakat o dönemde ilgi görmeyen Materyalizm ve Empriokritisizm kitabını Lenin, Bogdanov düşüncesini ve politik kişiliğini iğdiş etmeye adamıştır. Lenin’in kitabı, Bogdanov’un Plehanov’dan talep ettiği ve Plehanov’un asla girişemediği cevap olarak tasarlanmıştır. Bu hamleyi takiben Lenin 1909’da, elindeki fonları kullanarak Bolşevik kanadın yayın organı Proletarya (Proletarii) dergisinin genişletilmiş yayın kurulunu Paris’de toplar ve Bogdonov’un editoryal gruptan ve Bolşevik merkezden dışlamasını sağlar. 1910’da toplanan Plenium’da ise Bogdanov çevresinde toplanan Vpered (İleri) grubu da parti içi bir fraksiyon olarak tanınır. Buna rağmen, Vpered grubu 1911’de dağılır ve Bogdanov bu olaydan sonra parti-politikasından tamamen koparak kendisini bilimsel ve kültürel çalışmalara verir.

Plehanov’un bu dönemde başlayan şoven tutumu 1914’de savaş yanlısı bir tutuma dönüşünce Lenin bu sefer ona karşı saldırgan bir posizyon alacak ve 1914-15’de meşhur Hegel ve diyalektik okumlarına girişecektir. Bu okumalar sonucunda kaleme aldığı Felsefe Defterleri’nde Lenin Plehanov’un felsefi otoritesini alaşağı ederek onu ve kendisi de dahil hiç bir Rus Marksistinin Hegel’i, diyalektiği ve dolayısı ile Marx’ı hiç bir zaman anlamamış olmadığını ilan eder. Bir anlamda kendisini Kaustky ve Pekhanov’un takipçisi olma zincirinden kurtarmaktadır Lenin. Düşüncesindeki dönüşümü aldığı notlara açıkça yansıtan Lenin bu notları asla yayına hazırlamayacaktır. Bunun nedeni bu notlarının Lenin’in kendi Marksist geçmişini de şüphe altında bırakmasıdır, özellikle de Materyalizm ve Empriokritisizm’i yazarken ki bilgisizliğini gözler ününe sermektedir Lenin (Anderson, 2014). Yine de, bu okumalarla yeniden şekillenen düşüncelerini o dönemde Plehanov’a ve diğer ‘sosyal şoven’ döneklere karşı geliştirdiği eleştirilerinde ve temel analizlerinde kullanır. Ekim Devrimi sonrasındaysa Lenin’in prestiji, tanınırlığı ve politik etkisi sınırsızca artmıştır. Böyle bir ortamda Bogdanov bir kez daha, bu sefer hızla büyüyen Proleter Kültür hareketinin önderi olarak çıkar Lenin’in karşısına. Lenin’in takip eden hamlesiyse, hakkındaki görüşleri ve felsefi konumu tamamen değişmesine rağmen, 1918’de ölen Plehanov’u Rus Marksizminin Babası olarak kutsamak ve 1921’de Materyalizm ve Empriokritisizm’in ikinci baskısını, yeni bir Bogdanov karşıtı kampanya çerçevesinde yayınlamak olur. İlk baskısı okunmayan ve hatta Lenin’in Felsefe Notdefterleri’nde kendisinin bile aciz bulduğu kitabının ikinci baskısı hem Rusya içinde hem de uluslararası alanda büyük bir etki yapar. Lenin’in tamamen polemik amacıyla yazılmış ve felsefi bir değer taşımadığı görüşü genel kabul gören bu kitabı, SKP(b) yayın organları tarafından Sovyet-Rus Devrimin liderinin muazzam felsefi eseri olarak lanse edilir. Lenin’in Bogdanov’a vurduğu en kalıcı de darbe bu olur. Bundan sonraki kuşaklar Bogdanov’u bu kitap üzerinden okuyacak ya da daha çok okumayacaktır. Örneğin Karl Korsch, Anton Pannekoek, Louis Althusser gibi etkili Marksist düşünürler, Stalin’e ya da yeni-Hegelciler’e karşı Lenin tarafında olduklarını iddia ederlerken Bogdanov’u okumadan ona Lenin’in Materyalizm ve Empriokritisizm’i üzerinden saldırırlar. Stalin ise kendi döneminde rakiplerini ortadan kaldırmak ve tarih kayıtlarından silmek için Lenin’in Bogdanov’a olan husumetini referans alır. Buharin’e karşı yürüttüğü kampanyada örneğin Stalin Buharin’in Marksizmden sapan bir Bogdanovcu olarak suçlar. Stalin döneminde Sovyet rejimine karşı kapitalist dünyadan gelen dış tehdit, İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında Soğuk Savaş’a dönüşen ortam Lenin-Stalin çizgisinin etkisini ve Bogdanov’un unutulmuşluğunu pekiştirmiştir.

Bogdanov üzerindeki Lenin sansürü o kadar vahim bir düzeye ulaşmıştır ki Kautsky, Bernstein, Luxemburg, Lenin, Stalin, Trotsky, Buharin, Plehanov, gibi Marksizmin tüm diğer önemli isimleri hakkında yayınlanan çok sayında biyografiye karşılık, Bogdanov’un ilk İngilizce biyografisi ancak geçtiğimiz yıl, 2018’in Aralık ayında basılabilmiştir. Ne yayınevleri, ne sosyalist ve komünist partiler, ne de diğerleri yüz yıl boyunca Bogdanov davası konusuna girmek ve onun hakkında yorum yapmak istememiştir anlaşılan. Bir ömür boyu süren çalışmalarının sonucunda usta tarihçi James D. White tarafından kaleme alınan Kızıl Hamlet: Alexander Bogdanov’un Hayatı ve Fikirleri bu nedenle sadece bir kişisel biyografi olmanın ötesine geçer. Aynı zamanda 20. Yüzyıl Marksizmini anlama ve yerli yerine oturtma anlamında bir boşluğu doldurmaktadır Kızıl Hamlet. Kitap ayrıntılarıyla ortaya koymaktadır ki, Bogdanov ve yoldaşlarının temsil ettiği Marksizm yorumu birçok anlamda, 1945 sonrasında, Batı’da ve Doğu’da, gelişen yaratıcı ve üretken Marksizmlerin öncülüğünü yapmış çok önemli ve değerli bir birikimdir; böylesine bir kaynak neredeyse bir asır boyunca gözlerden uzak kalmıştır. Böylelikle eşitlik, özgürlük ve kardeşlik adına, kurtuluş adına yeni kuşaklar ondan yararlanamamış, küresel kapitalizm onun yokluğunda kök salmış, komünizm fikri neredeyse bütün mevzilerini kaybetmiştir. 1950’lerden bu yana, ilk olarak Sovyetler Birliği’nde ortaya çıkan Sibernetik tartışmaları çerçevesinde gündeme gelen, giderek de dünya çapında gelişen Alexander Bogdanov’un rehabilitasyonu süreci James White’ın bu çalışması ile taçlanmıştır diyebiliriz. İroniktir ki, ortaya çıkan tablo bize, Marx’tan sonra onun düşüncesini gerçek anlamda ileriye taşıyan en önemli düşüncelerin, bir asırdır sanıldığının aksine, Lenin değil onun ezeli rakibi olan Bogdanov tarafından geliştirdiğini göstermektedir. Okadar ki, bugüne değin Bogdanov’un ötesine geçen tutarlılık ve kapsamda yapıtlar ortaya koyabilen eleştirel bir düşünce akımı ve teorisyenin çıkmamış olduğunı görüyoruz. İster istemez akıllara ya yüz yıl önce öyle olmasaydı sorusunu geliyor, bir de ya bu yüz yıl farklı olursa sorusu. Kızıl Hamlet Marksizmin yeni bir re-konstrüksiyonu için zamanın geldiğini haber vermektedir.

Kaynakça

Anderson, K. B. (2014) “Revisiting Lenin’s Hegel Notebooks, 100 Years Later” (Lenin’in Hegel Notdefterleri’ni 100 Yıl Sonra Yeniden Ziyaret Etmek), Socialism and Democracy, Vol. 28: 1 (2014)

Ghetti, N. (2016) La Cartolina di Gramsci: A Mosca, tra politica e amori 1922-1924 (Gramsci’nin Kartpostalı: Moskova’da siyaset ve aşk arasında 1922-1924), Donzelli editore.

White, J. D. (2018) Red Hamlet: The Life and Ideas of Alexander Bogdanov (Kızıl Hamlet: Alexsander Bogdanov’un Hayatı ve Fikirleri), Historical Materialism Book Series, Brill.

Leave a comment

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.